Çerez Bildirimi

Kişiselleştirilmiş içerik, ilgili reklamlar ve gelişmiş işlevlerle size daha iyi bir tarama deneyimi sunmak için çerezleri kullanıyoruz. Tümüne izin vererek, Çerez Bildirimi'ne göre çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tercihlerinizi dilediğiniz zaman Çerezleri Yönet ekranı üzerinden değiştirebilirsiniz.
Temel bilgiler
Yurtdışında eğitim : Bölüm Rehberleri

Yurtdışında Yabancı Dil Eğitimi Kararı ve Dil Okulu Seçimi

dil okulu

Yurtdışında dil eğitimi alma imkanı olmayan arkadaşları hayalkırıklığına uğrattığım için özür diliyorum, ama Türkiye’de dil eğitimi almanın, o dili “öğrenmek” anlamına gelmediğini düşünüyorum. Çünkü dil, yaşayan birşey! Yaşayan birşeyin de, doğal olarak, yaşanarak öğrenilmesi gerek...

 

Neden Bir Dil Okuluna Gitmelisiniz...

 

Liseyi İstek Özel Acıbadem Lisesi’nde okudum. Üstelik gayet de başarılı bir öğrenciydim. Okulu dereceyle bitirdim. Elimde karşılaştırmalı olarak öğrencilerin İngilizce seviyelerini gösteren somut bir veri olmadığından net bir sıralama veremiyorum; ancak İngilizcem okulun en iyisi değilse de, en iyileri arasındaydı.

 

7 sene boyunca, Türkçe ve sosyal dersler dışında tüm dersleri İngilizce gördüm. Yine de Amerika’ya giderken, kendimi ve İngilizce’mi, arada bir geçiş dönemi olmadan, doğrudan Amerikalı öğrencilerle aynı sınıfta ve onlarla rekabet halinde olacağım yüksek lisansa başlayacak yetkinlikte bulmadım. Bunda İstanbul Üniversitesi Makine Mühendisliği’ni Türkçe okumuş olmamın da bir etkisi olabilir, bilmiyorum.

 

Hangi nedenle olursa olsun, üniversiteye kaydımı yaptırmaya gittiğim günden beri hayalim / hedefim olan MBA’e başlamadan önce bir dil okuluna gitmenin benim için doğru bir tercih olacağına karar verdim. Böylelikle ciddi ve zorlu bir hedef olan yüksek lisansa başlamadan önce İngilizce’mi geliştirip eksiklerimi tamamlayabilecek, Amerikan eğitim sistemine, okul yaşamına ve sınıf kültürüne alışabilecek, ülkeye, eyalete, şehre, kampüse, ömrümde ilk defa tecrübe edeceğim yurt yaşamına, kültüre, insanlara, yemeklere, kısaca benim için ilk olacak herşeye, benim için yüksek lisanstan daha kolay olan birşeyi yaparken daha rahat uyum sağlayabilecektim.

 

MBA için San Diego State University’den kabul almıştım. O sebepten, San Diego’daki dil okullarını araştırdım. Hem önerdiği programlarla, hem bu programların zamanlamasıyla, hem de San Diego State University çatısı altında bulunması itibariyle, benim için en uygununun American Language Institute olduğuna karar verdim. Bahar döneminde Akademik İngilizce, yaz döneminde Pre-MBA programlarına katıldım, güz döneminde de MBA’e başladım.

 

Daha Amerika’ya gitmek üzere uçağa bindiğimde, ne kadar doğru bir karar verdiğimi anlamıştım zaten... Uçuş görevlileri, uçakta doldurulup, havaalanında göçmenlik bürosu memurlarına ibraz edilmek üzere I-94 formlarını dağıttıklarında, 7 sene boyunca öğrendiğim şeyin İngilizce olmadığını farkettim. Hukuki bir belge olan I-94, doğal olarak Hukuk İngilizcesi’yle yazılmıştı.

 

 

Amerika’ya ayak bastığımda, banka hesabı açtırırken, önce yurt, sonra apartman kira kontratlarını imzalarken, elektrik, internet, kablo bağlatırken, ehliyet alırken, araba kiralarken, araba alırken, arabayı satarken, işe girerken, işten çıkarken yapacağım herşey de Hukuk İngilizcesi gerektirecekti. Bense 7 sene boyunca, ucundan dahi olsa Hukuk İngilizcesi görmemiştim. Bu yine oldukça komplike bir örnek... Hem daha basitini, hem de daha vahimini anlatayım...

 

10 saatlik uçuşun ardından, New York JFK Havalimanı’nda uçaktan indiğimde, San Diego aktarmama 1,5 saat vardı. Ne yenir, ne içilir iyi bildiğimi düşündüğümden, McDonald’s’a uğradım, “Big Mac menu” istedim. Siyahi ablamız anlamadı! “Menu”nun bizdeki “menü” anlamına gelmediğini de bilmiyordum, İngilizce’de yalnızca o restoranda hangi yemeklerin sunulduğunu gösteren kağıt parçası anlamına geldiğini de, bizdeki “menü”nün İngilizce’de “meal” olduğunu da, fast food restoranlarında her menünün bir numarası olup, siparişini yalnızca o numarayı söyleyerek vermen gerektiğini de... Bir örnek yetmediyse, bende örnek çok... Popeyes’da “Dark or white?” sorusu da kabusum olmuştu. Abinin but mu, göğüs mü istediğimi sorduğunu anlayana kadar soruyu tam dört kez tekrar ettirdim. Bir de bunun Amerikalı kız arkadaşınızın önünde yaşandığını düşünün!

 

“For here or to go?”nun “Burada mı yiyeceksin, paket mi yapayım?” demek olduğunu anlamaya çalışmak da yüzünüzü renkten renge sokan bir tecrübe. Yanınızda kimsenin olmasına da gerek yok üstelik...

 

Bunlar Türkiye’de okuduğunuz hiçbir ders kitabında yazmaz! Üstelik gidip, bunları yaşayarak öğrenmeden bilmenin hiçbir yolu da yoktur! O yüzden diyorum öğrendiğim şey İngilizce değilmiş diye... O yüzden diyorum Türkiye’de dil öğrenilmez diye... O yüzden diyorum dili yaşayarak öğrenmek lazım diye... Şimdi bir de Türkiye’de (o zaman için) 15 yıldır yediğiniz burgeri Amerika’da sipariş bile edemediğiniz halde, MBA sınıfında Amerikalılar’la rekabet etmek zorunda olduğunuzu düşünün... Hah, şimdi MBA’e başlamadan önce neden dil okuluna gitmek istediğimi anladınız...

 

İlk önce, üstüne Amerika’da herhangi bir sertifika, diploma, ön lisans, lisansyüksek lisans ya da doktora programına katılacak olsanız da, olmasanız da size mutlaka bir dil okuluna gitmenizi tavsiye ettiğimi söyleyeyim. Hele ki üstüne böyle bir programa katılacaksanız, bence dil okulu daha da hayati bir önem kazanıyor. Önce nedenleri... Dil, yerinde ve yaşanarak öğrenilir! Dili yerinde ve yaşayarak öğrenmenin en kolay ve en ekonomik yolu da dil okuludur. Dili öğrenmek için de (Intensive English for Communication), geliştirmek için de (English for Academic Purposes, TOEFL SAT / GMAT / GRE Preparation), bir alana yoğunlaştırmak için de (Pre-MBA, Business English, Legal English, Medical English) en ideal yer dil okuludur. Ayrıca dil okulu, yukarıda da kendimden örnekler vererek açıkladığım gibi iyi bir “geçiş dönemi”dir.

 

Dil okulu, size, asıl hedefiniz olan programa başlamadan önce, İngilizce’nizi geliştirip eksiklerinizi tamamlayabileceğiniz, Amerikan eğitim sistemine, okul yaşamına ve sınıf kültürüne alışabileceğiniz, ülkeye, eyalete, şehre, kampüse, belki ömrünüzde ilk defa tecrübe edeceğiniz aile yanı, yurt ya da öğrenci evi yaşamına, kültüre, insanlara, yemeklere, kısaca sizin için ilk olacak herşeye, sizin için asıl hedefinizden daha kolay olan birşeyi yaparken daha rahat uyum sağlayabileceğiniz ortamı sağlar. Bana sorarsanız, burada yazdıklarım her dil ve o dilin konuşulduğu her ülke için de geçerli...

 

Şimdi de çekincelerim... Şahsen, 3 aydan kısa hiçbir programın dil öğrenmek ya da dili geliştirmek konusunda faydalı olacağını düşünmüyorum. 3 aydan kısa programların hiç mi faydası yok? Var elbet! İmkanlarınız ya da zamanınız yalnızca 3 aydan kısa bir programa elveriyorsa, onu da mutlaka değerlendirmelisiniz! Yalnız beklentilerinizi fazla yüksek tutmamakta fayda var. 3 aydan kısa bir programın, İngilizce’nizde dramatik bir fark yaratmasını beklemeyin.

 

Ancak öğreneceğiniz birşeyler mutlaka olacaktır. Bir hafta bile olsa, kazanacağınız pratik de çok önemli... Hepsinden önemlisi de, süresi ve içeriği ne olursa olsun, her türlü yurtdışı seyahatin hayat bilginizi ve görgünüzü arttırıyor olması... Yani, 3 aydan kısa bir program da bir kazanç, yalnızca ümit ettiğiniz kadar büyük bir kazanç olmayabileceği konusunda sizi uyarmaya çalışıyorum, hepsi bu...

 

 

3 ay ve üzerindeki her programın katkısını ise kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Etrafınızdakiler de mutlaka görecektir. Siz ilk bakışta göremeseniz bile, onlar size mutlaka söyleyecektir. Yalnız ben, 3 – 12 ay arasındaki programları dili geliştirmek için uygun buluyorum, sıfırdan öğrenmek için ise yetersiz!

 

Belirli bir seviyede İngilizce biliyorsanız, 3 – 12 ay arasındaki bir dil okulu, sizi asıl hedefiniz olan programa layıkıyla hazırlayacaktır. Sıfırdan İngilizce öğrenmek istemeniz halindeyse, bence en az 1 yılı gözden çıkarmalısınız! Yine kendimden örnek vermem gerekirse, katıldığım Akademik İngilizce programı 4 ay sürdü, ardından katıldığım Pre-MBA programıysa 3 ay...

 

Amerika’da MBA’e tam anlamıyla “hazır” olabilmek için, 7 sene İngilizce’nin üzerine 7 ay daha emek vermem gerekti! Dil okulundaki ilk 4 ayın sonunda, dil okulundaki hocalar “Senin ikinci programa ihtiyacın yok, paranı niye boşa harcıyorsun?” dediler. “Ben ihtiyacım olmadığını da, paramı boşa harcadığımı da düşünmüyorum” dedim. Hala da düşünmüyorum.

 

Bence MBA’den önce dil okuluna gitmek, dil okulunda 7 ay geçirmek hayatımda verdiğim en iyi, en doğru karardı! Hem MBA süresince, hem Amerika’daki özel hayatımda, hem Amerika’daki profesyonel hayatımda, hem de Türkiye’deki profesyonel hayatımda o 7 ayın çok faydasını gördüm, hala da görüyorum. O dil okulunda 7 ay geçirmemiş olsaydım, İngilizcem asla bugün olduğu kadar iyi olmayacaktı!

 

Dil Okulu Seçimi...

 

Buraya kadar sizi bir dil okuluna gitmeye ikna edebildiysem, şimdi biraz da dil okuluna nerede gitmeniz gerektiği üzerinde duralım... Zira, onu nerede öğrendiğiniz, diliniz üzerinde yadsınamayacak kadar etkili bir faktör. Tenessee’de öğrendiğiniz İngilizce’yle, New York’ta öğrendiğiniz İngilizce, California’da öğrendiğiniz İngilizce’yle Ohio’da öğrendiğiniz İngilizce aynı olmayacak. Tamam, aralarında dağlar kadar fark yok ama, fark var! Bana sorarsanız, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden gelen öğrencilerin yer seçerken dikkate alması gereken birçok faktör var. Örneğin, İstanbul’dan geliyorsanız, Wyoming’in size katacağı çok şey olduğunu düşünmüyorum. Hiç de az olmayan paralar ödeyerek, binlerce kilometre yol katedip, bambaşka bir ülkeye gidiyorsanız, gittiğiniz yerin size kişisel ve kültürel olarak da birşeyler katması lazım!

 

Yurtdışında İngilizce Kursu Sağlayan Okullar

 

Dil okulunun ardından akademik hedefleriniz varsa, yukarıda bahsettiğim nedenlerle, akademik hayatınıza devam edeceğiniz şehirde, hatta mümkünse üniversitedeki dil okulunu tercih etmeniz, uyum sürecinize büyük katkıda bulunacaktır. Farklı yerler göreyim derseniz ya da dil okulunun ardından akademik hedefleriniz yoksa, bence bu durumda dil okulunun görmek istediğiniz ve size kişisel ve kültürel katkılarda bulunacak büyük bir şehirde olması önemli. Birkaç örnek vermek gerekirse, New York, Boston, Miami, Chicago, San Francisco, Los Angeles, San Diego, vs... Çünkü dil eğitimi yalnızca okulda olan birşey değil! Öyle olsaydı, Türkiye’de öğrenirdiniz! Dil eğitimi, sınıftan çıkıp gittiğiniz sinemada da, tiyatroda da, konserde de, müzede de devam ediyor. Hatta dil oralarda daha çok öğreniliyor diyebiliriz.

 

Ayrıca dil, yalnızca o dilin gramerini öğrenmekle öğrenilmiyor! İçinde konuşulduğu konteksti, yani konuşulduğu ülkenin kültürünü de öğrenmek gerekiyor ve şayet dili Wisconsin’in çiftliğinde öğreniyorsanız, koca Amerika’nın kültürünü, potansiyel olarak size vadettiklerini de kaçırıyorsunuz demektir... Dil okuluna gideceğiniz şehirde arkadaşınız, akrabanız ya da herhangi bir vesileyle tanıdığınız herhangi biri olup olmadığı da değerlendirmeye değer bir faktör olabilir. Bence olmamalı, ama herkesin sosyal ihtiyaçlarının benimkilerle örtüşmesini beklemem gerçekçi olmaz. Ben, gittiğiniz şehirde yardım alacağınız, size destek verecek kimse olmadığı takdirde, kendinizi daha çok geliştirebileceğinizi düşünüyorum. Ama en nihayetinde, ailenizden, arkadaşlarınızdan (belki de ilk defa) ayrılarak gideceğiniz yepyeni bir ülkede etrafınızda bir destek mekanizması olmasını istemeniz de anlaşılamayacak bir durum değil.

 

Dil okulu seçiminde ikinci önemli soru, nasıl bir dil okulunun sizin için daha uygun olduğu... Ben şahsen, üniversitelerin bünyesinde faaliyet gösteren dil okullarını daha ciddi buluyorum. Dil okulunun illa üniversitenin kendi dil okulu olması şart değil, ama bana sorarsanız, bünyesinde faaliyet gösterdiği üniversiteyle resmi bir işbirliği içinde olması, aralarında organik bir bağın bulunması şart! Dil okuluna yalnızca teste hazırlık (TOEFL, SAT, GMAT, GRE) amacıyla gidiyorsanız, uzmanlık alanı teste hazırlık olan dil okullarına da karşı değilim (aklıma ilk gelen örnek, Kaplan). Ancak zincirlere, merkezlere pek güvenmiyorum. Aynısı Türkiye’de de var, zincir okuluna gitmek için niye Amerika’lara kadar uçasınız ki? Yine de karar sizin!

 

Nasıl bir dil okuluna gideceğinize de karar verdikten sonra, üçüncü olarak nasıl bir programa gideceğinize karar vermelisiniz... İhtiyacınız nedir? Hedefiniz nedir? Dil okuluna sıfırdan dil öğrenmek için gidiyorsanız, bir Intensive English for Communication programına katılmalısınız. Bu programın süresinin en az 1 yıl olması gerektiğini düşündüğümü zaten yukarıda sizlerle paylaşmıştım. Belirli bir seviyede İngilizce biliyorsanız ve hedefiniz Amerika’da akademik bir eğitim almaksa, bir English for Academic Purposes programı sizi asıl hedefiniz olan programa hazırlayacaktır. Henüz gerekli sınavlara girmediyseniz ve bu konuda yardıma ihtiyacınız varsa, aradığınız TOEFL, SAT, GMAT, GRE Preparation programları olmalı. Belirli bir seviyede İngilizce biliyorsanız, ancak akademik bir hedefiniz yoksa, mesleğinize, ilgi alanınıza göre bir Pre-MBA, Business English, Legal English, Medical English, vs programı size çok şey katabilir. Neye ihtiyacınız olduğuna tabii ki siz karar vereceksiniz...

 

Muhtemelen dil okulu seçiminde en önemli ve en bağlayıcı faktör ise bütçeniz! Bütçenizin istediğiniz şehirde, istediğiniz türde bir dil okulunda, istediğiniz türde bir programa katılmaya uygun olup olmadığını, yukarıda sıraladığım üç kriterle eşzamanlı olarak değerlendirmeniz, sağlıklı karar vermeniz ve sizin için en doğru dil okulunu seçmeniz açısından son derece önemli!

 

Kendiniz için uygun dil okulunu ya da okullarını seçtikten sonra, başvurunuzu ya da kaydınızı yaptırmadan önce hala değerlendirmeniz gereken önemli bazı faktörler var:

 

1. Dil okulu ne zamandır faaliyet gösteriyor; köklü ve geleneği olan bir okul mu?

2. Dil okulunun (varsa) asıl hedefiniz olan akademik kurum(lar)la resmi bir işbirliği, organik bir bağı var mı?

3. Dil okulu, (varsa) asıl hedefinize ulaşmak için ihtiyaç duyabileceğiniz destek mekanizmalarını (referans, semester abroad, şartlı kabul) sağlıyor mu?

4. Dil okulunun referansları iyi mi?

5. Dil okulunu, iyi tanıdığınız, güvendiğiniz, daha önce o okulda eğitim görmüş ve aldığı eğitimden çok memnun kalmış yakın ya da yakınlarınız tavsiye ediyor mu?

 

Yukarıdaki üç temel ve bir yardımcı kriteri göz önünde bulundurup, üstüne de bu soruları cevaplayarak varacağınız optimal sonuç, sizin için en uygun dil okulunu seçmenizi sağlayacaktır.

 

Yazımın sonunda sizlere, yabancı dili yurtdışında öğrenecek ya da dilinizi yurtdışında geliştirecek imkanlara sahip olabilmenizi, yurtdışında akademik hedefleriniz varsa, yabancı dil seviyeniz ne olursa olsun, asıl hedefinize rahat bir “geçiş” yapabilmek için dil okulu seçeneğini değerlendirmenizi, kendiniz için bu seçeneği uygun görmeniz halinde sizin için en doğru, size en çok katkıda bulunacak dil okulunu seçebilmenizi ve seçtiğiniz dil okulundan azami fayda sağlayarak, asıl hedefinize ulaşabilmenizi dilerim.

 

 

 

Serhat Özdiyar

San Diego State University, MBA ‘03

Bölüm ara

Ülke seçin
Lisans